İslam Mimarisi'nin Başyapıtları

İslam Mimarisi'nin Başyapıtları mimari ve tarihsel bilgiler.

Taç Mahal


[caption id="attachment_161" align="alignleft" width="300"]taç mahal taç mahal[/caption]

1631'de Mughal imparatoru Shah Jahan'ın (1628-58 yılları arasında hüküm süren) üçüncü çok sevdiği karısı olan Mumtaz Mahal, on dördüncü çocuğunu doğurken öldü. Buna Çok üzülen imparator, Yamuna (Jumna) Nehri'nin güney kıyısında bulunan, tamamlanması 20 yılı aşkın süren muazzam bir türbe kompleksi olan Tac Mahal'in yapımı için emri verir. Bugün Tac Mahal,  Kudüs'teki Kaya Kubbesi hariç, dünyanın en ünlü İslam mimarisi parçasıdır. Anıt hem büyüklüğü (hem de merkezi mezarlığın kubbe yüzeyi, yerden 70 metre yüksekte [73 metre] üzerinde) ve Hint, İslam ve Farsça unsurları birleştiren şık bir yapttır. Uzaktan bakıldığında, gün ışığı ile rengini değiştiren, görünen merkezi mezarın beyaz mermeri, izleyicilerin gözlerini kamaştırırı. Yapıtın zengin Arapça kaligrafi ve yarı değerli taşların kaktüsü ile dekore edilmiştir. İçinde Mumtaz Mahal ve Şah Cahan için cenotaphlar (sahte mezarlar) vardır; Gerçek mezarlar zemin katın altındaki bir odadadır. 1660'lı yılların başlarında gezginler, Shah Jahan'ın Yamuna'nın karşı kıyısında siyah granitten kendisine uygun bir türbeyi inşa etmeyi planladığını bildirdir; Bununla birlikte, bilim insanları, aslında bunu temelsiz bir efsane olarak görüyorlar.




Elhamra Sarayı


[caption id="attachment_162" align="alignleft" width="300"]Elhamra Sarayı Elhamra Sarayı[/caption]

El Hamra Sarayı, İspanyolca: Alhambra; Arapça: الْحَمْرَاء‎‎, Türkçe: Kızıl İspanya'nın Endülüs bölgesindeki Granada kentinde yer alan, Arap mimarisinin Qalat Al-Hamra örneğinde yapılan saray ve kale yapısıdır. Saray, ilk olarak MS 889 da Roma döneminden kalan surların üzerinde küçük bir kale olarak inşa edildi. 13. yüzyılın ortalarına kadar bir onarım yapılmayan kale, bu dönemde Gırnata Emiri Muhammed Nasır döneminde bugünkü özgün yapısına kavuşturulmuştur. 1333 te Gırnata Sultanı I. Yusuf, kaleyi hükümdarlık sarayına dönüştürüldü. 1492 de bölgede yeniden Hıristiyan hakimiyetinin sağlanmasının ardından sarayda kısmen Rönesans mimarisinin örnekleri de inşa edildi. Elhamra nın yapımı devam ederken Endülüs ün diğer önemli iki şehri Kurtuba ve Sevilla 1236 ve 1248 de Hıristiyan Kastilyalıların eline geçmiştir ve oradaki Müslüman halk çeşitli işkencelere uğramıştır. 1001 gece masallarındaki rüya sarayların gerçek alemdeki izdüşümü sayılabilecek olan Elhamra'nın doğal çevreye uyumu, girift yapısı, farklı süslemeleri ve yaşanan mekân ile su ve yeşili belli bir ahenk içinde buluşturabilmesi, kazandığı şöhretin hiç de haksız olmadığını gösterir. Paris teki Institut du monde arabe Arap Dünyası Enstitüsü eski Başkanı Edgar Pisani sarayın, İslam medeniyetinin insanlığı ulaştırabileceği en yüksek noktalardan biri olduğunu söyledikten sonra Elhamra yı şöyle anlatır: Endülüs İslam sanatını, Müslüman İspanya tarihinden ayrı düşünmek imkânsızdır.

Elhamra inşa edilirken hiçbir şey tesadüfe bırakılmamış, her detay itina ile hesaplanmıştır. Kavislerin bölünüşünde, tek ve çift sütunların hoşa geden bir tarzda yerleştirilmelerinde, kapı ve pencere yerlerinin tespitinde bunu anlamak mümkündür. İşte bu sayede harikulâde perspektifler ortaya çıkmış, avlular ile açık salonlar arasında güneş ışığı, suların akışı ve gölgelerin oyunu buluşturularak, dış alemle inanılmaz bir uyum ve zarafet sağlanmıştır. Bu, sanki el değince kırılıp dökülecek hissi veren yüksek bir zarafettir. Elhamra yı gerçekten anlamak için, sarayın içindeki pek çok kitabeyi anlayarak okumak gerekir. Kur an dan alınan ayetlerin ve İbn-i Zamrak la diğer Müslüman şairlerin mısralarının kazınmış olduğu bu kitabeler bazı duvarları tamamen kaplamakta, kemerler, kapı çerçeveleri ve sütun tekneleri boyunca uzayıp gitmektedir. Öyle ki, bu yazıları süsleme motiflerinden ayırmak neredeyse imkânsız haldedir. Sarayın betimlemesi Girift bir yapıya sahip olan Elhamra Sarayı, birbiriyle bağlantılı sayısız odalar ve salonlar, bu mekânların arasında yer alan avlular, ferahlatıcı yeşil alanlar, fıskiyeli havuzlar, akar çeşmeler ve bahçelerden ibarettir. Ama tüm bu mekânlar belli bir ahenk içinde dizilmiş, rahatsız edici olmayan geçişlerle birbirine bağlanmış bir düzene sahiptir.




Cuma Camii, Esfahan


[caption id="attachment_163" align="alignleft" width="300"]Cuma Camii, Esfahan Cuma Camii, Esfahan[/caption]

İsfahan Ulu Camii ya da İsfahan Cuma Camisi Farsça: مسجد جامع اصفهان Masjid-e-Jāmeh Isfahān İran ın İsfahan Eyaleti ndeki yer alan cuma camisidir. Cami, 771 yılından 20. yüzyılın sonlarına kadar devam eden inşaat, yeniden yapılanma, ilaveler ve yenilemelerin sonucunda bugünkü halini almıştır. İsfahan Kapalıçarşısı, caminin güneybatı kanadında yer almaktadır. 2012 yılında UNESCO tarafından bir Dünya Mirası olarak ilan edilmiştir.

 




Kubbetü's Sahra


[caption id="attachment_164" align="alignleft" width="300"]filistin Kubbetü's Sahra Kubbetü's Sahra[/caption]

Kubbet-üs Sahra Arapça: قبة الصخرة Qubbat As-Sakhrah Kudüs te Müslümanlar ve Yahudiler tarafından kutsal kabul edilen kaya üzerine Emevîler devrinde inşa edilen, ortası kubbeli sekizgen bina. Mescid-i Aksâ nın yanında aynı tepededir. Kubbet-üs-Sahra ve Mevkinin Tarihçesi Kubbet-üs Sahra Kudüs te Musevilerin Kudüs Tapınağı olarak isimlendirdikleri en kutsal binalarının bulunduğu ve bazen Tapınak Tepesi adını verdikleri bir tepenin üzerindedir. Bu tepe üzerinde inşa edilen Birinci Tapınak MÖ 586 yılında Babilliler tarafından tahrip edilmiştir. İkinci Tapınağın yapımına MÖ 535 de başlanmıştır. Bir süre aradan sonra yapıma MÖ 521 de devam edilmiş MÖ 516 yılında yapım tamamlanmış ve MÖ 515 yılında İkinci Tapınak açılmıştır. Yaklaşık 500 yıl sonra İkinci Tapınak, MÖ 20 yılında Kral Herod tarafından yeniden tamir ettirilmiştir. Bu İkinci Tapınak MS 70 de Romalıların bir Musevi isyanının bastırmak için Kudüs Kuşatmasını yapıp şehri ellerine geçirdikten sonra ileride Roma imparatoru olacak olan General Titus komutasındaki Roma İmparatorluğu na bağlı birlikler tarafından yağmalanıp tahrip edilmiştir. Romalılar bu mevkide Jüpiter Tapınağı inşa etmişlerdir. Musevilerin, 132-135 yılları arasında Romalılara karşı giriştikleri son Bar Kohba isyanı sırasında tapınağı yeniden kurmayı denediler. İkinci tapınağın temelleri dahi Romalılarca tahrip edildiğinden dolayı daha büyük ve daha geniş yeni bir tapınak yapılması gerekmekteydi. Bu tepedeki Roma tapınağı yıkıldı. Ancak Romalılara karşı bu isyan da başarısız oldu. Museviler Kudüs ten çıkartıldılar. Kudüs ün Müslümanlar tarafından fethine kadar Harem-i Şerif tepesi yıkıntılarla dolu bir mevki olarak kaldı.  Roma İmparatorluğu Hristiyanlığı resmi din olarak kabul ettikten sonra ve Bizans İmparatorluğu döneminde Filistin ve Kudüs, Hristiyanlığın haç merkezi olarak kabul edilmiştir. Kudüs ve Tapınak Tepesi adı verilen Harem-i Şerif İsa nın gezdiği yerlerden olan İkinci Tapınak yıkıntıları, Hristiyan hacılarının geldiği bir hac merkezi olmuştu. Bu yıkıntılar Beyt-i Makdis olarak da anılmaktaydı. Kudüs, 614 te Bizans İmparatorluğu ndan III. Yezdigirt in hükümdarı olduğu İranlı Sasaniler Devleti nin eline geçmiştir. Halife Ömer döneminde Sasaniler Devleti ile yapılan savaşlar sırasında Kudüs 636 yılında ilk kez Müslümanların eline geçmiştir. Halife Ömer, Kudüs girdiğinde baş patriğe kendisini Tapınak Tepesine yıkık olan Süleyman mabedinin yerine götürmelerini rica etti. Bu mevki yıkıntı döküntülerle doluydu. Musevilikten Müslümanlığa dönüş yapan Ka ab al-Ahbar adındaki bir kişi, dinsel bilgilerinin yardımıyla Musevilerin nerede tapındıklarını gösterdi. H.z Ömer tapınaktan geri kalanları buldu. Halife Ömer ilk olarak Beytü’l Makdıs’ı ve Muallak Taşının Sahra bulunduğu Harem-üs Şerif yıkıntılardan temizlemiştir. Sonra Sahra üzerinde Sahra Mescidi adı ile anılan Medine de peygamberin mescidine benzer kamıştan namazgah tarzında bir Mescid yaptırmıştır. H.z Ömer, on bin kişi ile birlikte tapınağın 70 yılında yıkılmasından sonra ilk kez bu yerde ibadet etti. Bu Mescid Sahra Mescidi adı ile anılmaktaydı Günümüze kadar gelen Kubbet-üs-Sahra binası Emevi Halifesi, Abdülmelik bin Mervan devrinde 687-691 yılları arasında inşa edilmiştir. Bu halife Sahra Mescidini büyütüp yenileyerek Kubbet-üs-Sahra yı yaptırmıştır. Ayrıca bu mevkiinin hemen yanına Mescid Aksa adı verilen Ömer Camisini inşa ettirmeye başlamış ve bu cami halife I. Velid döneminde tamamlanmıştır. Birinci Haçlı seferi sonunda 1099 de Kudüs ü Müslümanlar dan aldıktan sonra Frenk Haçlılar tarafından Kubbet-üs Sahra Augustinler tarikatı kesişlerine verilmiştir. Bu kesişler Kubbet-üs Sahra binasında çeşitli değişiklikler yapıp binayı bir Augustin tarikatı manastırına ait olan Katolik Kilisesine çevirmişlerdir. Binanın kuzeyine Hristiyan kesişler için hücreler ilâve edilmiştir. Binanın kubbesine hac yerleştirilmiş ve kubbenin altındaki mağaraya ikonalar konulmuştur. Aynı mevkide bulunan Mescid-i Aksa ise Haçlılar Kudüs Krallığı devlet sarayına dönüştürülmüştür. Bu binanın bir kısmı da Kubbet-üs Sahrayı Tapınak Şövalyeleri ne merkez olarak verilmiştir. Tapınak Şövalyeleri bu binayı Süleyman Tapınağı olarak kabul edip buna atıfla isimlerini almışlardır. 1187 de Selahaddin Eyyûbî nin Kudüs ü fethinden sonra Haçlılar döneminde yapılan değişikliklerin büyük bir kısmı kaldırıldı. Tarih boyunca bölgeye hâkim olan Müslüman hükümdarlar Kubbet-üs Sahra ya büyük saygı göstermiş, binanın bakımı ve tamiri ile yakından ilgilenmişlerdir. Kubbet-üs Sahra Eyyûbî ve Memluk Sultanları tarafından çeşitli tarihlerde tamir ettirildi. Bölge, Yavuz Sultan Selim devrinde Osmanlı topraklarına katıldı. Kanuni Sultan Süleyman, Kubbet-üs Sahra yı köklü biçimde tamir ettirdi. Binanın dış cephesini çinilerle kaplattı. Kubbet-üs Sahra, Osmanlı padişahlarından III. Murat, I. Abdülhamid, II. Mahmud, Sultan Abdülmecid, Sultan Abdülaziz ve II. Abdülhamid devirlerinde de tamir edildi. II. Abdülhamid, binanın zeminini İran halıları ile döşetti. Binanın ortasına büyük bir avize astırdı ve eskiyen çinilerini yeniletti. 11 Temmuz 1927 tarihinde Filistin’de meydana gelen depremde önemli ölçüde hasar gördü. 1955 de Ürdün hükümeti tarafından çok geniş bir retorrasyon, revizyorm ve yenileme programı başlatıldı. Ürdün, diğer Arap ülkeleri ve Türkiye nin katkıları ile esaslı bir şekilde tamir edildi. Bu yenilemede çoğu yağmur suyu girişi dolayısı ile ziyan görmüş olan Kanuni Sultan Süleyman tarafından verilen fonlarda yapılmış olan çini karolar restore edildi. Bu programın bir kısmı olarak 1965 de tahtadan yapılmış ve kurşun levha ile kaplanmış olan kubbenin dışı İtalya da yapılmış olan daha dayanıklı ve su gcirmez aluminyum-bronz levhalarla kaplandı. 1998 de Ürdün Kralı Hüseyin, Kubbet-üs-Sahra nın kubbesinin bakımı ve tamiri için 8,2 milyon dolar bağışladı. Günümüzde İsrail deki radikal bir grup Kubbet-üs Sahrâ nın ve çok kutsal olan Mescid-i Aksâ nın başka bir yere taşınmasını ve burada Yahudilerin üçüncü tapınağının inşa edilmesini istemektedir. Müslümanlar ise en kutsal ibâdet yerlerinden biri kabul edilen tarihî Kubbet-üs Sahra ve Mescid-i Aksa’da ibâdet ediyor ve İslâm’ın kutsal mekânlarını korumak istiyorlar. Mimari nitelikleri Kubbet-üs Sahra İslâm mimârîsinde bilinen ilk kubbeli eserlerdendir. Bu yapı Abdülmelik in halifelik döneminde 689-691 yılları arasında inşa edilmiştir. Binanın mimarları Kudüs lü Yezid Bin Salam ve Baysan lı Raja Bin Hayve dir. Günün coğrafyacısı olan El-Mukadassi ye göre, bu kutsal binanın inşası için Mısır eyaletinin gelirlerinin mislinden daha fazla finansal fon sarfedilmiştir.




Samarra Büyük Camisi


[caption id="attachment_165" align="alignleft" width="225"]Samarra Büyük Camii Samarra Büyük Camii[/caption]

Samarra Ulu Camisi veya Mütevekkiliye Camisi, Irak ın Samarra şehrinde Abbasi halifesi Mütevekkil tarafından 848 ile 852 seneleri arasında yaptırılmış ordugâh tipi camidir. İslam dünyasının en büyük cami yapılarından birisi olarak inşa edilmiştir. 40 metre boyunda ve 156 metre eninde olup, cami kısmı kıble duvarı 25 sahına bölünmüştür. Müştemilatıyla birlikte otuz sekiz bin metre karelik bir saha kaplayan yapının günümüzde sadece minaresi ve dış duvarları ayaktadır. Eski Babil zigguratları na benzeyen Malviya adındaki büyük minare helezon olarak yükselir ve çevresinde bir rampanın dolandığı koni biçiminde bir yapıdır. Minare, 33 yi bulan, yüksekliğindeki kare bir taban üzerine oturtulmuştur. Gövde tabandan yukarıya doğru daralır. Bu minare formu, yine Samarra da Ebu Dulaf Camii nde tekrarlanmış ve bir daha kullanılmamıştır. Geçmişte camiye köprü ile bağlanan minare, ordunun namaz sırasında veya hazırlıksız saldırıya uğramasını engellemek için gözetleme kulesi olarak da kullanılmıştır. Yapı, Avrupa da kimi Babil Kulesi betimlemelerine  esin kaynağı olmuştur. Irak ın başlıca turistik cazibelerinden olan Malwiya minaresi, Irak Savaşı sırasında 2005 yılında bombalı bir saldırıda tahrip oldu.

 




Süleymaniye Camii


[caption id="attachment_166" align="alignleft" width="300"]Süleymaniye Camii Süleymaniye Camii[/caption]

Süleymaniye Camii, I. Süleyman adına 1551-1557 yılları arasında İstanbul da Mimar Sinan tarafından inşa edilen camidir. Mimar Sinan ın kalfalık devri eseri olarak nitelendirilen Süleymaniye Camii, medreseler, kütüphane, hastane, sıbyan mektebi, hamam, imaret, hazire ve dükkânlardan oluşan Süleymaniye Külliyesi nin bir parçası olarak inşa edilmiştir. Yapısal özellikleri Süleymaniye Camii Klasik Osmanlı Mimarisinin en önemli örneklerinden biridir.Yapımından günümüze dek İstanbul da yüzü aşkın deprem gerçekleşmesine karşın, caminin duvarlarında en ufak bir çatlak oluşmamıştır. Dört fil ayağı üzerine oturan caminin kubbesi 53 m. yüksekliğinde ve 27,5 çapındadır. Bu ana kubbe, Ayasofya da da görüldüğü gibi, iki yarım kubbe ile desteklenmektedir. Kubbe kasnağında 32 pencere bulunmaktadır. Cami avlusunun dört köşesinde birer minare bulunmaktadır. Bu minarelerin camiye bitişik iki tanesi üçer şerefeli ve 76 m. yüksekliğinde, cami avlusunun kuzey köşesinde soncemaat yeri giriş cephesi duvarının köşesinde bulunan diğer iki minare ise ikişer şerefeli ve 56 m. yüksekliğindedir. Cami, içindeki kandil islerini temizleyecek hava akımına uygun inşa edilmiştir.Yani cami içinde, yağ lambalarından çıkan islerin tek bir noktada toplanmasını sağlayan bir hava akımı yaratacak şekilde inşa edilmiştir. Camiden çıkan isler ana giriş kapısının üzerindeki odada toplanmış ve bu isler mürekkep yapımında kullanılmıştır. 28 revakın çevrelediği cami avlusunun ortasında dikdörtgen şeklinde bir şadırvan bulunmaktadır. Caminin kıble tarafında içinde Kanuni Sultan Süleyman ın ve eşi Hürrem Sultan ın bulunduğu bir hazire mevcuttur. Kanuni Sultan Süleyman ın türbesinin kubbesi yıldızlarla donanmış gökyüzü imajını vermesi için, içeriden, metalik plakalar arasına yerleştirilmiş pırlantalarla elmaslarla süslenmiştir. Cami süslemeleri açısından sade bir yapıya sahiptir. Mihrap duvarındaki pencereler vitraylarla süslüdür. Mihrabın iki tarafındaki pencereler üzerinde yer alan çini madalyonlarda Fetih Suresi, caminin ana kubbesinin ortasında ise Nur Suresi yazılı bulunmaktadır. Caminin hattatı Hasan Çelebi dir. Süleymaniye camiinin minaresi vardır. Bunun nedeni Kanuni nin İstanbul un fethinden sonraki dördüncü padişah; bu dört minaredeki on şerefinin de Osmanlının onuncu padişahı olduğunun bir işaretidir. Osmanlı külliyeleri içinde Fatih külliyesinden sonra ikinci büyük külliye Süleymaniye külliyesidir. Külliye İstanbul yarımadasının Haliç, Marmara, Topkapı Sarayı ve Boğaziçi ni gören ortadaki en yüksek tepesinde inşa edilmiştir.

Yorumlar

Popüler İçerikler

Kalitatif Araştırma Nedir ?

ANAOKULU BOYAMA RESİMLERİ

Ofiyolit Nedir ?